ANASAYFA
FAALİYET
ALANI
AVUKAT ARABULUCU
İRFAN GÜLŞEN
HUKUKİ MEVZUAT
BODRUM ARABULUCULUK
ARABULUCULUK VE
MEVZUATI
İLETİŞİM
ENGLISH |
1. Hukuk Dairesi
2007/12219 E., 2008/2036 K.GÖREV
KAT MÜLKİYETİ
TAPU İPTALİ VE TESCİL
4721 S. TÜRK
MEDENİ KANUNU [ Madde 705 ]
5283 S. BAZI KAMU KURUM VE
KURULUŞLARINA AİT SAĞLIK BİR... [ Madde 3 ]
5283 S. BAZI KAMU KURUM VE
KURULUŞLARINA AİT SAĞLIK BİR... [ Madde 4 ]
634 S. KAT MÜLKİYETİ KANUNU [ Ek
Madde 1 ]
634 S. KAT MÜLKİYETİ KANUNU [ Madde
10 ]
634 S. KAT MÜLKİYETİ KANUNU [ Madde
12 ]
634 S. KAT MÜLKİYETİ KANUNU [ Madde
14 ]
"Özet"
Davacı idare, çekişme konusu parselde bulunan binanın zemin katının yasa
gereğince Hazine'ye devri gereken yerlerden olmasına karşın, bunun dışında
kalan katların ve bölümlerin yasal açıdan devri gerekmeyen yerlerden
olduğunu ileri sürerek, zemin hariç diğer bölümlerin (katların) tapusunun
iptaliyle (asıl dava ile) ana yapıda kat mülkiyetinin kurulmak suretiyle
(birleşen davayla) kendi adına tescilini istemiş; mahkemece, tapusunun
iptali talep edilen bölümlerin yasaca devri gereken yerlerden olmadığı,
ticarethane ve işyeri olarak kullanıldığı belirlenerek, hukuksal açıdan
ifrazının mümkün olmadığı gerekçesiyle taşınmazda kat mülkiyeti kurulmak
suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; yanlar arasındaki uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasında, 19.01.2005 gün ve 25705 sayılı mükerrer Resmi Gazete'de
yayınlanan "Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık
Bakanlığına Devredilmesine" ilişkin 5283 sayılı Yasa'nın amaç ve kapsamını
belirlemede zorunluluk bulunduğu kuşkusuzdur.
Anılan Yasa'nın "tanımlar" başlıklı 3/d maddesi, "kurum tabiplikleri hariç
olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarına ait hastane, dispanser, sağlık
merkezi veya istasyonu ile her ne ad altında olursa olsun insan sağlığı ile
ilgili hizmet sunan tüm birimleri sağlık birimi olarak tanımlamış;" Yasa'nın
4. maddesi, "kamu kurum ve kuruluşlarına ait tüm sağlık birimleri; bunlara
ait her türlü görev, hak ve yükümlülükler, taşınırlar ve taşınmazlarla
birlikte Soysal Sigortalar Kurumu'na ait olanları bedeli karşılığı,
diğerleri bedelsiz olarak aşağıdaki usul ve esaslar çerçevesinde bakanlığa
devredilir;" hükmünü düzenlemiş; 4/b-l. maddesi, "devirlerin kurulacak
komisyonlar aracılığı ile yapılacağını ve komisyonların nasıl kurulduğunu
belirlemiş;" 4/e maddesinde ise "devredilen sağlık birimleri, kamu kurum ve
kuruluşlarına ait arazi, arsa ve binaların bir bölümünde hizmet vermesi
halinde, bunların komisyonlarca tespit edilecek kısımları gerektiğinde ifraz
edilerek veya kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurularak Bakanlığa
devredilir. Bu kısımların tespitinde; Sosyal Sigortalar Kurumu'nun ihtiyacı,
hizmetin etkin ve verimli sunulması ve geleceğe yönelik kapasite ihtiyacı
gözönünde bulundurulur. Binaların bir kısmında hizmet sunulan sağlık
birimlerinin devrinde komisyonlarca, devrin taşınır, taşıtlar ve personelle
sınırlı tutulmasına da karar verilebilir." 4/1 maddesinde de "bu kanunla
Bakanlığa devredilen sağlık birimlerine ait taşınmazların mülkiyeti tapuda
re'sen Hazine adına tescil edildikten sonra bu taşınmazlar Sağlık
Bakanlığı'na tahsis edilmiş sayılır" biçiminde düzenlemeye yer verilmiştir.
Somut olayda, çekişme konusu 16 parselin zemin katı dışında kalan katların
5283 sayılı Yasa hükümleri gereğince devri gereken sağlık birimi niteliğinde
olmadığı, mahkemece hükme yeterli elverişli delillerle saptanmıştır. O
halde, zemin kat dışındaki bölümlerin davalı idareye devrinin yasal olduğu
söylenemez.
Diğer taraftan, Yasa'nın 4/e maddesine göre devri gereken bölümlerin
ifrazının mümkün olması halinde ifraz edilerek sadece bu bölümün
mülkiyetinin devredileceği, yok eğer ifrazı kabil değilse, üzerinde kat
mülkiyeti ya da kat irtifakı kurularak devrinin gerekeceği kuşkusuzdur.
Çekişme konusu taşınmazın üzerindeki ana yapıda bağımsız bölüm ve katlar
bulunmakla beraber kat irtifakı ve kat mülkiyetinin kurulmadığı sabittir.
Öte yandan, 3194 sayılı Yasa'nın 16. maddesi hükmü belediye ve mücavir alan
hudutları içindeki gayrimenkullerin re'sen veya müracaat üzerine tevhit veya
ifrazı, bunlar üzerinde irtifak hakkı tesisi veya bu hakların terkinini
belediye encümeninin, şayet taşınmaz belediye veya mücavir alan sınırları
dışında ise bu takdirde de; İl İdare Kurullarının onayına bağlı tutmuştur.
Başka bir anlatımla, sayılan hallerde yasal bir işlemin varlığının kabul
edilebilmesi açısından mutlaka Encümen Kararına dayalı olması gerekeceği
tartışmasızdır.
Oysa, mahkemece belediye başkanlığından alınan ve bir encümen kararına
dayanmayan taşınmazın ifrazının mümkün olmadığına dair yazıya değer
verilerek neticeye gidilmiş olmasının kural olarak yasal olduğu söylenemez.
Ancak, Türk Medeni Kanunu'nun 719. maddesi taşınmazların yatay mülkiyet
kapsamını belirlerken 718. maddesi hükmü ile de dikey mülkiyet kapsamını
belirlemiştir. Diğer yandan, 684. maddesi ile de; zemine malik olan kimsenin
onun mütemmim cüzüne de malik olacağını öngörmüştür. Bu düzenlemelere göre;
arz üzerindeki ana gayrimenkul bakımından 634 sayılı Yasa hükümlerinin
öngördüğü kat mülkiyeti ve kat irtifakı kurulmadıkça taşınmazın üzerindeki
binanın müstakil katları ve bölümleri yönünden müstakil mülkiyet
oluşturulmasına yasal açıdan olanak yoktur. Zira Türk Medeni Kanunu zeminin
bir kimseye aitken üzerindeki yapının başkasına ait olması şeklinde çifte
mülkiyete cevaz vermemiştir. O halde, ifrazın yatay mülkiyet halinin söz
konusu olduğu hallerde araştırılması, aksi takdirde ifrazın olanaklı olup
olmadığının araştırılmasına gerek bulunmadığı açıktır. Öyleyse, mahkemece
böyle bir araştırmaya girilmesine gerek olduğu kabul edilemez.
Ayrıca, mahkemece ana gayrimenkulde kat mülkiyeti kurulmak suretiyle dava
kabul edilmiştir.
Oysa, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 10/4. maddesi hükmü kat
mülkiyetinin ne yolla kurulacağı ve tescil edileceği konusunda genel kuralı
belirlemiştir. Buna göre, kat mülkiyeti tapu memurunca düzenlenen resmi
senet (sözleşme) uyarınca ya da aynı maddenin son fıkrasına göre; mahkeme
kararı ile kurulur ve tescil edilir, böylece varlık kazanır. Gerek sözleşme
gereğince tapu idaresince ve gerekse mahkeme kararı ile kat mülkiyeti
kurulacak hallerde aynı Yasa'nın 10. maddesi ile 13.04.1983 tarihli ve 2814
sayılı Yasa'nın 4, 6. maddeleriyle değişik 12, 13. maddesi hükümlerinin
gözetilmesi gerekeceğinde kuşku bulunmamaktadır. Belirtmek gerekir ki, her
iki halde de; ilkinde ana taşınmazın maliki ya da ortak malikleri tarafından
istenilmesiyle keza, mahkeme kararıyla kat mülkiyetine geçişte ise 12.
maddenin 5. fıkrasında öngörüldüğü üzere kat mülkiyetine konu olmaya
elverişli bir gayrimenkul üzerindeki ortaklığın giderilmesi davalarında
mirasçılardan veya ortak maliklerden birinin paylaşmanın kat mülkiyeti
kurulması ve bağımsız bölümlerin tahsisi suretiyle yapılmasını istemesiyle
mümkün olacağı tartışmasızdır. O halde, değinilen yasal düzenlemeler ve
ilkeler ışığında durum değerlendirildiğinde, her iki halde de,
kat
mülkiyetinin kurulmasını isteme hakkının mutlaka taşınmazın malikine veya
paydaşına yahut onların yasal temsilcilerine ait olacağı kuşkusuzdur. Bir
başka ifadeyle, taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı bulunmayanın ya
da yasal temsilci olmayanın bu hakkı kullanmasına ve istemesine olanak
yoktur. Hemen vurgulanmalıdır ki, aynı ilkeler 634 sayılı Kat Mülkiyeti
Kanunu'nun 14. maddesinde öngörülen kat irtifakının kurulmasında da
geçerlidir.
Somut olaya gelince; taşınmazın sicil kaydı davalı adına kayıtlıdır. Oysa,
davacı adına sicilden kaynaklanan bir mülkiyet hakkı bulunmadığı ve de
tescilden önce mülkiyet hakkı sağlayan Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesi
hükmünde sayılan hallerden hiçbirinin davacı bakımından gerçekleşmediği
gözetildiğinde davacı idarenin mahkemeden kat mülkiyetine geçilmesi veya kat
irtifakı kurulması yönünde açtığı davanın dinlenilmesinin olanaklı olduğu
söylenemez.
Kaldı ki, kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmasına yönelik isteklerin 634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'ndan kaynaklandığı açıktır. Anılan Yasa'nın 2814
sayılı Yasa'nın 15. maddesi ile getirilen ek 1. maddesinde aynen; "Bu
kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık Sulh Hukuk
Mahkemelerinde çözümlenir" düzenlemesine yer verilmiştir.
Bilindiği üzere; görev kamu düzeniyle ilgili olup, davanın her aşamasında
mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekli bir kuraldır.
Öyleyse, mahkemece bu kuralın gözardı edilmiş olması da doğru değildir.
O halde, taraflar arasındaki çekişmenin davacının taşınmazda paydaş kılınmak
suretiyle çözüme kavuşturulacağında, kat mülkiyeti veya kat irtifakına geçme
isteğinin de davacının taşınmazda malik olması (paydaş kılınması) ile ancak
mümkün ve dinlenilebilir hale geleceğinde şüphe yoktur.
Hal böyle olunca; mahkemece taşınmazın yasa gereğince devrinin mümkün
olmadığı belirlenen bölümlerinin ana taşınmazın yüzölçümüne oranlanarak
bulunacak oran dahilinde davacı idarenin taşınmazda paydaş kılınmak
suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan
gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
İRFAN GÜLŞEN
Avukat & Arabulucu
İslamhaneleri Mahallesi
Hürriyet Caddesi No:10/A-922
Bodrum Muğla
Phone / Tel: +90 (252) 363
0250
Cell / Cep:
+90
541 363 8373
E-mail:
info@irfangulsen.av.tr
Web:
www.irfangulsen.av.tr
www.irfangulsen.av.tr sitesi yalnızca bilgi amaçlı olup,
sitede
bulunan hiçbir bilgi hukuki tavsiye, reklam yada iş geliştirme amacına
yönelik değildir. Sitede sunulan hiçbir bilginin içeriği yada ziyaretçilerin
bu internet sitesine dayanarak gerçekleştirecekleri hiçbir hareketten ötürü
sorumluluk kabul edilmez. Mevzuat
sürekli değiştiği için, size sadece bir avukat güvenebileceğiniz
bilgileri verebilir.
|